DIŞ TÜRKLER MESELESİ
Bugünkü Türkiye sınırı dışındaki Türkleri ne yapacağız? Bu zamana
kadar milleti idâre eden kişilerimiz dış Türklerle ilgilenmeyi hep
zararlı bulmuşlardır. Bu yanlış bir görüştür. Dünyanın neresinde
Türk varsa, Türk milliyetçilerinin ilgileri içindedir. Dış Türkler
için elden ne gelirse yapmayı Türk milliyetçilerinin boynuna borç
sayarız.
Fakat bunun için şartlarımız vardır. Baş şart Türkiye'nin tehlikeye
sokulmamasıdır. Çünkü bütün dış Türklerin kurtuluşu Türkiye'nin
varlığına bağlıdır.
Dış Türkleri kurtarmak istemek bazılarının savunduğu gibi
emperyalizm değildir. Emperyalizm, yabancı devletleri işgâl
etmektir. Dış Türklerin kurtuluşunu, hür olmalarını istemek bizim
meşru hakkımızdır. Ve bu hak, Birleşmiş Milletler Teşkilâtı
tarafından korunmaktadır.
Çağımızda, milletlerarası münasebetlerde, kültür yayılması ve
dostlukla sokulma hareketleri geniş uygulama görmektedir. Her devlet
kendi kültürünü kabil olduğu kadar geniş sahalara yaymak için gayret
harcamaktadır. Bu sayede büyük iktisadi, stratejik ve siyasi
menfaatler sağlanması kolay olmaktadır. Bizde imkanlarımız ölçüsünde
bu konu üzerinde durmalıyız. Bunun ilk safhası Türk kültürüne bağlı
topluluklar desteklemek, kuvvetlendirmek ve onlarla sıkı
münasebetler içinde bulunmaktır. Buna karşılık da, yabancı
kültürlerin yurdumuzda yayılmasına karşı dikkatli ve plânlı
olmalıyız.
Bu cümleden olmak üzere, TRT'nin daha kuvvetli ve yeni tesislere
kavuşturulmasının önemini belirtmek isteriz. Bugünkü durumu ile,
yurdumuzun bazı bölgelerinde TRT yayınları güçlükle dinlenmekte ve
bizim yayınlarımızın yerini, yabancı, kötü maksatlı yayınlar
almaktadır. Yayın programlarımızın da daha etraflı düzenlenmesi
gereklidir. Sınırlarımız dışında bulunan Türk kültürüne bağlı
topluluklar için özel ve devamlı yayınlar yapılmasına önem
verilmelidir.
Dış
Türklere ilgisizlik devam etmektedir
Türk Milleti tarihin en eski çağlarından bu yana, hatta doğduğundan
beri esaret hayatını kabul etmemiş, hiç bir düşmana boyun eğmemiş,
şan ve şerefiyle yaşamış bir millettir.
Birinci Cihan Savaşı sonunda millettaşlarımızın büyük bir kısmı,
çeşitli antlaşmalarla eskiden bizim topraklarımız olan şimdiki
Bulgaristan, Yunanistan ve Rusya'da kalmışlardır. İlk sulh
zamanlarından bu yana, esir olmayan ve esir sayılmayan bu
Türk-Müslüman kardeşlerimize yapılan işkence ve eziyetler gün
geçtikçe artmaktadır. Bilhassa Rodos Türklerine yapılmakta olan
insanlık dışı zulümler artarak sürmektedir. Daha bundan 50 - 60 sene
önce Batı Trakya'daki nüfus nispetimiz % 85 olduğu halde bugün bu
oran % 15'in çok altına düşmüş bulunmaktadır. Yunan idaresi altında
bulunan vatandaşlarımıza benliklerini unutturma siyâseti
güdülmektedir. Bu amaçla da günlerce su içinde bekletme, namuslarına
tecavüz, dil ve burunlarını kesme ve daha nice akıl almayacak
işkenceler yapılmaktadır. İsmini değiştirmeyenlere diploma
verilmemekte, Türk çocukları gerekli kültürün bir zerresini dahi
alamamaktadırlar. Bizden yardım, destek ve güven istiyorlar. Durum
defalarca ilgili makamlara iletilmiştir. Hükümetlerimizin hâlâ bu
konuda ne düşündüğünü açıklamaması ve Yunan hükümetine "dur" emrini
vermemesi veyahut ta az da olsa misilleme yapmaması bizleri son
derece şaşırtan ve o nispette de üzen bir durumdur.
Oysaki Lozan antlaşmasıyla Yunanlılar; bunlara Yunan nüfusunu
yerleştirmek yoluna gitmeyecekler, nüfus nispeti değişmeyecek,
Türklere baskı yapılmayacak, onların yaşayışına müdahale
edilmeyecek, Türkçe serbestçe konuşulacak, Türk okulları
açılabilecek, okullarda Türk Kültürü'nün verilmesi
engellenmeyecekti.
Şu durumda Lozan antlaşmalarının bütün maddeleri ihlâl edilmiş
bulunmaktadır.
Meseleye
eğilecek milliyetçi hükümetlere ihtiyaç vardır.